Geçen yazdı ve ufak bir geziye çıkmaya karar vermiştik. Fakat bunlarla
karşılaşacağımı bilmiyordum ve daha önce bunların aslında her zaman çevremde
olduğunu fark etmemiştim. Güzel
dilimizin nasılda yozlaştığını ilk bu gezide gördüm. Sahiller yabancı adlar
almış, dükkanlar yabancı kelimelerin kelime oyunlarıyla süslenmişti. Oysaki
böyle turistik yerlerin dilimizin düzgün ve özgün bir şekilde kullanıp
göstermelerini beklerdim.
Gittiğimiz restoranlarda kendi kültürümüzden olan yemekler elimin on
parmağını geçmiyordu ya da restoranların adları nedense dilimizden bir esinti
taşımıyordu. En son gittiğimiz restoran amcamın restoranıydı. Bu restoranı
açalı çok uzun bir zaman geçmemişti ve ilk defa gidiyorduk.
Restoran açılmadan önce büyük bir ne isim
verilecek savaşı vardı. Yabancı kelime oyunlarının girdiği hiçbir isim yokken
şimdi burada yabancı kelime oyunları ve yabancı harfler vardı. Biz restorana
girdiğimiz anda bir başka ülkenin bir başka insanı rolünü oynayan bir garson
bizi karşıladı hemen ardından amcam bizi büyük bir heyecanla karşıladı. Annemle
babam da amcama aynı tepkiyi gösteriyorlardı fakat ben onlarla aynı duyguları
paylaşamıyordum. Okuldan kulağıma küpe olan öğretmenimin sözleri aklımda
tekrarlanıyordu. İlk söylediği zaman hiç önemsemediğim gerçekler şimdi
karşımdaydı hem de bir akrabam tarafından yapılmıştı.
Restoranın genel havası hiç kendi kültürümüzle uyuşmuyor bir başka
ülkenin edasını taşıyordu. Ege’nin kalbinde olan bir restoranda başka ülkelerin
kültürlerini taşıyan yemekler vardı. Oysa Ege’nin lezzetleri bir başkaydı.
Yemekten otelimize dönerken annem bütün akşam yüzümün neden bu kadar
asık olduğunu sordu. Yüzüm asıktı çünkü gezinin ilk gününden beri bir cinayetle
karşı karşıyaydık ve bu herkes tarafından normal karşılanıyordu. Turistlere
geleneğimizi ve kültürümüzü tanıtmaktan çok müşteri çekmeye çalışan tabelalar
vardı. Sadece dilimizin yozlaştığını görebilirdik ama dilimizle beraber
kültürümüz ve toplum olarak kültürümüze olan bağlılığımız zarar görüyordu.
Yabancı kelimeler günlük konuşmalara yapışmış söylenen üç kelimenin ikisi
yabancı kökenli kelimeler. Annemin sorusunu böyle cevaplamıştım.
Derslerde söylendiğinde gereksiz gelen gerçekler gözler önüne serilince
gerçekten ne kadar içler acısı olduğu anlaşılıyordu. Anneme de dediğim gibi
sadece dilimiz değil dilimizle kültürümüz de etkileniyor ve unutuluyordu.
Dilimiz bir istila altında ve biz hiçbir şey yapmıyoruz şu an bu yazıyı
yazıyorum ama bazen ben de başka dillerden geçen kelimeler kullanıyorum. Çünkü bu
kelimeler günlük ağzımıza o kadar yapışmış ki bu istilaya karşı bir savaş
açmamız gerekiyor. Türkçemizi yaşatmamız başka ülkelerin kültürlerini değil
kendi kültürlerimizi yaşatmamız gerekiyor. Çünkü bu ülke evimiz ve biz nerede
yaşarsak yaşayalım bu her zaman böyle olacak. Kendi kültürümüze hayran olmamız bir zorunluluk. Kendi dilimizin gizemlerini, inceliklerini keşfetmemiz gerekli. Çünkü dilimiz çok zengin bir dil ve bu dilin içinde bilmediğimiz
ve görmediğimiz daha bir çok kelime, deyim ve atasözü var. Dilimizi iyi öğrenirsek hiçbir dilin yardımına ihtiyaç duymayız. Dilimizi seversek hiçbir yabancı dile özenerek bakmayız. Yaşasın Türkçemiz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder