13 Nisan 2023 Perşembe

GEÇEN YAZ


         


    Geçen yazdı ve ufak bir geziye çıkmaya karar vermiştik. Fakat bunlarla karşılaşacağımı bilmiyordum ve daha önce bunların aslında her zaman çevremde olduğunu fark etmemiştim.  Güzel dilimizin nasılda yozlaştığını ilk bu gezide gördüm. Sahiller yabancı adlar almış, dükkanlar yabancı kelimelerin kelime oyunlarıyla süslenmişti. Oysaki böyle turistik yerlerin dilimizin düzgün ve özgün bir şekilde kullanıp göstermelerini beklerdim.

   Gittiğimiz restoranlarda kendi kültürümüzden olan yemekler elimin on parmağını geçmiyordu ya da restoranların adları nedense dilimizden bir esinti taşımıyordu. En son gittiğimiz restoran amcamın restoranıydı. Bu restoranı açalı çok uzun bir zaman geçmemişti ve ilk defa gidiyorduk.

    Restoran açılmadan önce büyük bir ne isim verilecek savaşı vardı. Yabancı kelime oyunlarının girdiği hiçbir isim yokken şimdi burada yabancı kelime oyunları ve yabancı harfler vardı. Biz restorana girdiğimiz anda bir başka ülkenin bir başka insanı rolünü oynayan bir garson bizi karşıladı hemen ardından amcam bizi büyük bir heyecanla karşıladı. Annemle babam da amcama aynı tepkiyi gösteriyorlardı fakat ben onlarla aynı duyguları paylaşamıyordum. Okuldan kulağıma küpe olan öğretmenimin sözleri aklımda tekrarlanıyordu. İlk söylediği zaman hiç önemsemediğim gerçekler şimdi karşımdaydı hem de bir akrabam tarafından yapılmıştı.

   Restoranın genel havası hiç kendi kültürümüzle uyuşmuyor bir başka ülkenin edasını taşıyordu. Ege’nin kalbinde olan bir restoranda başka ülkelerin kültürlerini taşıyan yemekler vardı. Oysa Ege’nin lezzetleri bir başkaydı.

    Yemekten otelimize dönerken annem bütün akşam yüzümün neden bu kadar asık olduğunu sordu. Yüzüm asıktı çünkü gezinin ilk gününden beri bir cinayetle karşı karşıyaydık ve bu herkes tarafından normal karşılanıyordu. Turistlere geleneğimizi ve kültürümüzü tanıtmaktan çok müşteri çekmeye çalışan tabelalar vardı. Sadece dilimizin yozlaştığını görebilirdik ama dilimizle beraber kültürümüz ve toplum olarak kültürümüze olan bağlılığımız zarar görüyordu. Yabancı kelimeler günlük konuşmalara yapışmış söylenen üç kelimenin ikisi yabancı kökenli kelimeler. Annemin sorusunu böyle cevaplamıştım.

  Derslerde söylendiğinde gereksiz gelen gerçekler gözler önüne serilince gerçekten ne kadar içler acısı olduğu anlaşılıyordu. Anneme de dediğim gibi sadece dilimiz değil dilimizle kültürümüz de etkileniyor ve unutuluyordu. Dilimiz bir istila altında ve biz hiçbir şey yapmıyoruz şu an bu yazıyı yazıyorum ama bazen ben de başka dillerden geçen kelimeler kullanıyorum. Çünkü bu kelimeler günlük ağzımıza o kadar yapışmış ki bu istilaya karşı bir savaş açmamız gerekiyor. Türkçemizi yaşatmamız başka ülkelerin kültürlerini değil kendi kültürlerimizi yaşatmamız gerekiyor. Çünkü bu ülke evimiz ve biz nerede yaşarsak yaşayalım bu her zaman böyle olacak. Kendi kültürümüze hayran olmamız bir zorunluluk. Kendi dilimizin gizemlerini, inceliklerini keşfetmemiz gerekli. Çünkü dilimiz çok zengin bir dil ve bu dilin içinde bilmediğimiz ve görmediğimiz daha bir çok kelime, deyim ve atasözü var. Dilimizi iyi öğrenirsek hiçbir dilin yardımına ihtiyaç duymayız. Dilimizi seversek hiçbir yabancı dile özenerek bakmayız. Yaşasın Türkçemiz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder